yasence..
Yaramı kaşıyorum sürekli, dalgınken bir şey izlerken, telefonda konuşurken... acıyor, kanıyor koparırken, o zeminde tırnağıma takılan bir çıkıntının olmaması şey gibi hissettiriyor, pürüzsüz bir bedenin üzerinde kayıp giden suyun verdiği ferahlık gibi.. kanaması rahatlık veriyor sanıyorum içinde sakladığı huzursuz bir şeyleri bi şekilde dışarı atmayı başarabilmek için sanki o şiddetle bana ratsızlık verip kaşıntı yaratıyor ve istediğini yaptırıyordu diye düşünüyorum.. ve sonra canım yanıyor bir şeyler yapmak acısını dindirmek istiyorum krem sürüyorum acıyor ılık suyla yıkamak istiyorum yanıyor her şekilde normal bir hal ve his yakalayamıyorum bu durumda. Sürekli kendini tekrarlayan çember gibi.. kendini kuyruğundan yemeye başlayan yılan görüntüsü canlanıyor düşünürken .. ben bazen fazla 'bence' olma sıkıntısı yaşıyor olabilirmiydim.
Sıradan ezberler fazla tatminkarsız benim için öylesine kendi yolumda yürüyüp gitme düşüncesi çok çekici mesela, fakat bilincim yada mantığım bu esnada daha baskın, şartlar imkanlar diye düşündüğümde kendimi yıllarca yine kendim durdurmuş olduğumu görebiliyordum.
Yok sayılmayı ezberlediğimiz bir geçmişten gelmenin verdiği kendimizi layık görememe sorunu yaşamak hayatımızı içten içe sarıp sarmalayan yabani ot hissetiren ve hatta hasta eden süreçler yaşadım. 'Ben' olamadım örneğin , ne olmak isteğim ,ne düşündüğüm , fikrimin ne olduğu ne yapmam gerekeceği konusunda kendimle hiç bir zaman diyaloğa girmedim , çünkü o sıra bana işlenmiş olan öğretilmiş olanı yapmaya ve ilerlemeye çalışmakla meşguldüm.. bir süre sonra görünmezliğim artık ısrarla kendini göstermeye var olduğuna beni ikna etmeye son derece hırçın ve kızgın bir şekilde adım attı.
Ve ben benimle hala ne yapacağımı bilmez halde bir şeyler üretmeye yapmaya çabalamaya çalışıyordum deniyordum çoğu zaman yanılıyor ama yinede aramaya yanılmaya devam ediyordum.. insani dürtülerim beni benden alıkoyan en güçlü güdülerden biriydi.. eksik duygularım fazlaydı ve şarttı sanki tamamlanması öyle olması gerekiyormuş gibi düzen o şekildeymiş gibi , doldurulması mecburiymişcesine hissettiğim her boşluğa kendimi atarken yakaladım hep gözlerimle, fakat bunu yapmamayı hiç düşünmedim ilginç bir şekilde çünkü yine o ezber genlerden gelen dürtülerle davranıyordum ve bunun da farındaydım fakat yine de başka türlüsü elimden gelmiyordu..
Düşünce yelpazemin kısıtlı olması yaşadığım meyva salatası tabağının çeşitsizliğinden di elbette, hatta tabak bendim ve hunharca boşluğuma kaşık ve çatalla darbeledir.. çiziklerini yarattıkları hasarları yok olana dek üzerimde taşıyacam.
'Geç kalınmışlık' düşüncesi ne zaman ilk düştü aklıma işte o an anladım korkaklığımı cesaretsizliğimi o eksik bırakılarak büyüdüğüm zamanların şu an mümtelası olduğumu sanmak.. 'sanmak' büyük bir aldanış ve bunun birde fazlaca cürretkar 'rağmen' i var .. rağmen , herşeye bir şeye hiç bir şeye yada sadece o ana rağmen ..
Hastayım mesela yaralarım acılarım ağrılarım var ve her biri zamanında duymaktan ve görmekten kaçtıklarımı şimdi bu şekilde gösteriyor , işleri hala bitmemiş olmalı ki gitmeyi hala planlamıyorlar gibi. Ve ben hala onların istedikleri kişiye dönüşmeyi tamamlamamış olmalıyım..
Güçsüzlüğümü görmek bana ne olamayacağımı gösterdi ve bu nokta da bulduğum güçle besliyorum kendimi..
Kimse için önemli değilsiniz aslında çünkü kendine önem vermeyi bilmeyen öğrenmeyide red eden bir toplumla bu yoldayız.. tevazü , saygınlık, hoşgörü beklerken bile yine yanılmış kibirli bencilciklerle karşılaşıyoruz.
Diliyorum yolunuz sevginiz anlayışını hoşgörünüz ve vicdanınız kadar açık olur ...
Yorumlar
Yorum Gönder